Kur’an’da İçki, Kumar, Zina Yasağı Var, Neden Kölelik Yasağı Yok?

En çok sorulan sorulardan biri! Kur’an’da içki, kumar ve zina gibi şeyler doğrudan yasaklanırken, neden köleliğin doğrudan yasaklanmadığı konusu, İslam’ın tedrici (kademeli) değişim stratejisiyle ilgilidir. Bunu birkaç başlıkta inceleyelim:

1. İslam, Köleliği Doğrudan Yasaklamak Yerine Onu Ortadan Kaldıracak Mekanizmalar Getirdi

Kur’an’da içki, kumar ve zina gibi konular bireysel tercihlere dayalı ahlaki yasaklardır. İnsan bu günahlardan kaçınarak yaşamına devam edebilir. Ancak kölelik, bireysel bir alışkanlık değil, toplumsal, ekonomik ve siyasi bir sistemin parçasıydı. Bu nedenle bir anda yasaklanması, büyük toplumsal krizlere neden olabilirdi.

Örneğin, içki yasağını duyuran bir ayet geldiğinde, insanlar evlerindeki içkiyi döküp bir daha içmeyebilirlerdi. Ama kölelik, toplumun ekonomik yapısını doğrudan etkileyen bir kurumdu. Bir anda yasaklansaydı:

Milyonlarca köle, ekonomik desteği olmayan bir şekilde ortada kalacaktı.

Ekonomik anlamda büyük maddi kayıplar yaşanabilecek, toplumsal kaos çıkabilecekti.

Savaş esirleri için alternatif bir düzen olmadığı için farklı sorunlar doğacaktı.

Bu yüzden İslam, köleliği bir anda yasaklamak yerine, onu kaldıracak bir sistem oluşturdu.

2. Kur’an’ın Tedrici (Aşamalı) Değişim Metodu

Kur’an, büyük sosyal dönüşümleri bir anda değil, aşamalı olarak gerçekleştirdi. Örneğin:

İçki yasağı bile bir anda gelmedi. İlk başta, içkinin zararlarına dikkat çekildi (Bakara 219). Sonra sarhoşken namaza yaklaşılmaması emredildi (Nisa 43). En son olarak da içki tamamen haram kılındı (Maide 90).

Kölelik konusunda da benzer bir süreç işletildi.

İslam, köleliği aniden yasaklamasa da kaldırmayı teşvik eden şu uygulamaları getirdi. Köle azat etmek büyük bir ibadet sayılıp, (Beled 13-16) Kölelerin özgürleştirilmesi için bir sistem getirildi. (Nur 33) Yanlışlıkla adam öldürme, yemin bozma, oruç gibi kefaretlerde köle azat etme zorunluluğu getirildi. Kölelere insanca muamele emredildi. Peygamberimiz (sav) “Onlar sizin kardeşlerinizdir. Yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin” buyurdu. (Buhari, İman 22) Yani İslam, köleliği toplumsal bir sistem olarak ortadan kaldıracak adımları attı ve zamanla Müslüman toplumlarda kölelik büyük ölçüde yok oldu.

3. Kölelik Savaşlarla Bağlantılı Bir Konuydu

Kur’an döneminde köleliğin en büyük kaynağı savaş esirleriydi. O dönemde savaşta esir düşen insanlar genellikle öldürülüyor veya köleleştiriliyordu. İslam, savaş esirlerini öldürmek yerine onları köle olarak almayı ve daha sonra özgürleştirmeyi teşvik etti. Kur’an, savaş esirleriyle ilgili olarak şöyle buyurur: "Savaşta düşmanı iyice etkisiz hale getirdiğinizde ya karşılıksız ya da fidye ile salıverin." (Muhammed 4) Bu ayet, köleleştirme yerine esirlerin özgür bırakılmasını teşvik eden bir yaklaşımdır.

4. Kölelikten Liderliğe Terfi Eden Öncüler

İslam miladi altıncı asırda birçok sosyal konuda devrim yaptığı kölelere şahsiyet ve değer katmada liyakat ve ehliyet esasları gözetilerek çıkabilecekleri en yüksek makamlara gelmelerinde büyük roller üstlenmiştir.

Komutan Zeyd B. Harise: Hz. Peygamber’in azatlı kölesi olan ve kölelikten komutanlığa terfi eden efsane isimlerden birisidir. İsmi Kur’an’da zikredilen tek sahabe olan Zeyd aynı zamanda bir soylu olan Zeynep Bt. Cahş ile evlendirilerek kölelik tabusu ve algısı kendisi üzerinden yıkılan bir zattır. Aynı zamanda onun oğlu Usame de Efendimizin hayatta iken atadığı son komutandır. Buna itiraz edenlere de çıkışmış, “Babası gibi kendisinin de komutanlığa ehliyetli olduğunu” beyan etmiştir.

Efendimiz Bilal: Hz. Ömer (r.a.) köle olan Hz. Bilal’in Hz. Ebubekir tarafından azat edilmesine istinaden zaman zaman “Ebubekir bizim efendimizdir; o, diğer efendimizi (Bilal’i) özgürlüğüne kavuşturmuştur.” (İbn Sa‘d, Tabakât, 3:213) Diyerek kendisini yıllar sonra gelecek milyarca Müslümanın efendisi olduğunu beyan etmiştir. Hz. Bilal Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın ilk müezzini olduğu gibi mali işlerden sorumlu Hazine Bakanı, elçiler arası iletişimde ki diplomatı, önemli haberlerin duyurulmasının sorumlusu olarak medya işlerini de yürütüyordu.

Mekke fethinde ki şu enfes yaşanmış hikâye İslam’ın köleler üzerinde ki prangaları kırıp ne denli bir inkılap yaptığına dair en büyük delilidir. Mekke fethedilip Kabe’nin içindeki putlar temizlenince Mekke sokaklarında inancı için Ehad Ehad nidalarıyla bedel ödeyen Bilal-i Habeşi Hz. Peygamber Efendimizin emriyle Kabe’nin damına çıkmış ezan okumuştu. Dün Ehad dediği için işkenceye uğrayan köle Bilal bugün Efendi olmuş ve herkesin çıkamadığı kutsal yere Kabe’nin damına çıkıp tevhidi haykırıyordu. Cahili asabiyeti henüz kalbinden atamamış ve daha Müslüman olma şerefini tatmamış olan Attab B. Esid Bilal’i Kabe’nin üstünde ezan okuyor görünce şöyle mırıldandı: “Allah babam Esid’in canını vaktinde aldı da şu siyahi kölenin Kabe’nin damına çıktığı günleri görmedi” dedi. İşte İslam’ın köleleri alıp sultanlığa eriştiren ulvi felsefesi buydu.

Sonuç olarak İslam köleliği doğrudan yasaklamamakla birlikte onu ortadan kaldıracak güçlü adımlar attı. Zamanla Müslüman toplumlarda köleliğin her çeşidinin kalkmasını sağlayan irade ortaya çıktı. İçki, zina, hırsızlık, kumar, vb. bireysel günahlara karşın kölelik toplumsal bir sisteme dayandığından İslam onu doğrudan yasaklamak yerine köleliğe zemin hazırlayan faktörleri ortadan kaldırarak büyük bir toplumsal devrime imza attı. Hz. Peygamber Efendimizin vefatında Müslümanlara üç şeyi vasiyet etmesi bugünde önceliklerimizin ne olması gerektiğine dair bir işaret vermesi açısından önemlidir. Kadınların haklarına riayet edilmesi, kölelere iyi davranılması (işçi hakları ve emek sömürüsünü men etmesi) ve namaza dikkat edilmesi. Dikkat edilirse üç husustan sadece birisi Allah ile kul arasında ki ilişkiye ait, diğer ikisi toplumsal zaafların tamirine yönelik tavsiye ve öğütlerdir.